Comments

8 Mart 2015

Bayrak...

Heybeliada’daki evin penceresi İstanbul’un en büyük ikinci Türk bayrağının dalgalandığı tepeyi görürdü…

Eğer hava fırtınalı ise, bayrak coşar, trampeti andıran sesler çıkartırdı…


Akşam üstleri pencerenin kenarına oturur, rüzgârdan dolayı pata pata sesler çıkartıp dalgalanan dev bayrağı izler, çoğunlukla ulusal marşlar eşliğinde izlemeye doyamazdım…

Bir sevdalının, aşkına şarkı söylemesi gibiydi bayrağın sesi…

Yaşlı Niça teyze sokaktan geçerken beni pencerede görürse, mutlaka önce dev bayrağa bakar, Rum şivesiyle ne güzel dalgalanıyor deyip selamını eksik etmezdi…

Fırtınalı bir gün de; bayrağın sesini taramalı tüfek sesine benzetip, adayı teröristler bastı sanarak heyecandan kalp krizi geçiren yaşlı bir adamın öldüğünü duymuştuk…

*
Bayrak kısa sürede yırtılır, kimselerin umurunda olmazdı…

Hemen telefona sarılıp, adadaki Deniz Lisesi’nin Nöbetçi Amirliği’ni arar, karşıma çıkan santral erine bayrağın değiştirilmesi gerektiğini söylerdim…

*
Aslında belediyenin işiydi bu…

Ama kim bilir kaç defa aramıştım…

Karşımdaki er daha telefonu kapatmadan yanında bulunan, muhtemelen rütbeli birisinin sesi gelirdi:

‘’Deli gene arıyor, değiştirin bayrağı yenisiyle...’’

*

Sonra işi gücü bırakır, bayrağı taşıyacak belediye kamyonunun sesini beklerdim…

Ve bilirlerdi ki; bayrak kısa sürede değişmezse Nöbetçi Amirliği’ni sinirli sinirli ziyaret ederdim…

*
Bazı zamanlar sevdiğinden ayrı kalmış küskünler gibi bayraksız kalırdı koca direk…

*

Bu defa belediyeyi arardım:

‘’Bayrak neden asılmadı?..’’

‘’Yenisi gelecek…’’

‘’Ama uzun süredir direkte bayrak yok?..’’

‘’Elimizde yedeği kalmadı…’’

*

Telefonda görevliye ulaşamayınca bizzat ayaklarına giderdim…

‘’Kaç gün oldu bayraksız direk, neyi bekliyorsunuz?..’’

‘’Lodosun bitmesini bekliyoruz…’’

‘’Lodos var diye bayrak asılmaz mı kardeşim?..’’

‘’………’’

*
Dünya bir olmuş Türklerin üzerine bombalarla ateş olup yağarken, Kurtuluş Savaşı’nda bayrağını indirmeyen Türkiye, lodos karşısında bayraksız kalıyordu…

*

Yaz mevsimi gelince; bayrağı asacak arkadaş bir türlü bulunamazdı…

‘’Yıllık izine çıktı…’’

‘’Nasıl yani, Türk bayrağını asacak bir Allah’ın kulu yok mu?..’’

‘’Yok maalesef…’’

‘’Nasıl olur, itfaiyeyi mi arayalım bayrak astırmak için?..’’

*

Devlet açıkçası Türk bayrağından bıkmıştı!..

*
Bayrak bir milletin sembolüdür, namusudur, uğruna kanlar dökülür…

Türk bayrağı nice şehitlerin, gazilerin kanıyla sulanmıştır…

*

Bayrak sevgisi kalmamışsa, zorlasan ne fayda!..

Direğini izler, lanet okursun kendi kendine…


Cem Akkılıç

30 Eylül 2014

0 yorum: "Bayrak..."