"Beni
çemberinin içine aldı / Gün geçtikçe daraldı / Vaat edilen günler nerede kaldı?
/ Kuşatıyor beynimi duyduğum tüm sesler / Korkutuyor beni soyut karakterler /
Beni çemberinin içine aldı / Beni çemberin içine al! / Kuşların pençesi kanadı
/ Çöllerin ıssızlığı / Ormanın ruhu olmalıyım! / İnsanların doğrusu yalanı /
Zamanın bugünü yarını / Herşeyin farkına varmalıyım / Herşeyin farkına
var!" [1]
Kuzey
Amerika yerlileri ya da diğer bir deyişle Kızılderililer farklı dil, gelenek ve
ritüellere sahip pek çok kabileden oluştuğundan Kızılderili inançlarını tek
başlık altında ele almak zordur. Bununla birlikte Kızılderili inançlarında kimi
ortak unsurlara rastlamak mümkündür:
1.
Doğayı ve doğadaki varlıkları kutsal semboller olarak görmek;
2.
Belirli bir kutsal kitap yerine mitolojik hikâyelerin kabilenin kutsal kişileri
tarafından aktarılması;
3.
Şaman ya da şifacı (medicine man) denilen ve ruhlar dünyasıyla ilişki kuran
seçilmiş kişilerin varlığı. Kuzey Amerika yerlileri ya da diğer bir deyişle
Kızılderililer
farklı dil, gelenek ve ritüellere sahip pek çok kabileden oluştuğundan
Kızılderili inançlarını tek başlık altında ele almak zordur. Bununla birlikte
Kızılderili inançlarında kimi ortak unsurlara rastlamak mümkündür:
1.
Doğayı ve doğadaki varlıkları kutsal semboller olarak görmek;
2.
Belirli bir kutsal kitap yerine mitolojik hikâyelerin kabilenin kutsal kişileri
tarafından aktarılması;
3.
Şaman ya da şifacı (medicine man) denilen ve ruhlar dünyasıyla ilişki kuran
seçilmiş kişilerin varlığı.[2]
Kızılderililer
ve Felsefe
“
Beyaz adamın ölüleri yıldızlar arasında yürümeye gittiklerinde, doğdukları
ülkeyi unuturlar. Bizim ölülerimiz bu güzel dünyayı asla unutmazlar. Çünkü o
Kızılderili'nin ANASIDIR. Biz bu dünyanın bir parçasıyız. Ve o da bizim
parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük
kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz. Kayalık tepeler, çayırlardaki
ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye ait.
Dünya
beyaz adamın kardeşi değil, ama düşmanıdır ve onu fethetti mi ilerlemeye devam
eder. Babalarının mezarlarını geride bırakır ve aldırmazlar. Annesi dünyayı ve
kardeşi göğe, satın alınan, yağma edilen, koyunlar ya da parlak boncuklar gibi
değişilen birer malmış gibi davranır. İştahı dünyayı yiyip bitirecek ve geride
sadece 1 çöl bırakacaktır.
Beyaz
adamın şehirlerinde sakin yer yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da
böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Fakat belki de benim vahşi
olmamdan ve anlamadığımdandır. İnsan eğer bir kuşun yalnız ağlayışını ve su
birikintisi etrafında tartışan kurbağaların seslerini duymazsa hayatın anlamı
nedir?
Ben
vahşiyim ve başka bir yoldan anlamam, çayırlarda çürüyen binlerce buffalo
gördüm. Beyaz adamın geçen trenden vurup, bıraktığı. Ben vahşiyim ve dumanlı
demir atın, bizim sadece canlı kalmak için öldürdüğümüz buffalodan nasıl daha
önemli olabildiğini anlamıyorum.
Dünya
annenizdir, dünyaya ne olursa, dünyanın oğullarına da aynısı olur. Eğer
insanlar yere tükürürse kendi üzerlerine tükürürler.
Bunu
biliyoruz biz, dünya insana ait değildir, insan dünyanındır. Bunu biliyoruz.
Bütün herşey bir aileyi bağlayan kan gibi birbirine bağlı. “
“
Nerede kesilip indirilmemiş orman varsa, nerede hayvanlar kuytu köşelerinde
dinleniyorsa, nerede dünya 4 ayaklılardan yoksun değilse, SOLUK BENİZLİLER
oraya ehlileştirilmemiş, yabani arazi diyorlar. Halbuki bize göre yabani, vahşi
yer yoktur. Doğa tehlikeli değildir, misafirperverdir; korkutucu değil,
arkadaşçadır. Bizim felsefemiz korkudan ve ön yargıdan uzak, sağlıklı bir
düşünce sistemidir. Bu noktada "Beyaz adam" ve Kızılderili inançları
arasında önemli bir fark buluyorum.
Kızılderili
inancı, etrafını çevreleyen herşeyle insanın ahengini gözetir; beyazlarsa
çevreye tahakkümü esas almıştır.
Kızılderililer
aradıkları herşeyi, paylaşma ve sevgide buldu; fakat beyazlar aradıklarını
korkarak savaşmada buldular. Bizim için dünya güzellik doluydu. Diğeri için
öteki dünyaya gidene kadar, tahammül edilmesi gereken, günah ve çirkinlik dolu
bir yerdi.” [3]
Manitu
Manitu
kimi Amerika Kızılderilileri tarafından kullanılan bir terim olup, Algonquin
Kızılderilileri'ne göre, gözle görülmez, gizemli bir güçtür. İnsan kendisine
sağladığı bireysel enerjiyi Manitu'dan edinir. Kabile Şamanları insanlara
yardım amacıyla bu güçle bağlantı kurabilirler. Bu güç Siu Kızılderilileri'nde
"Wakan", İroquois Kızılderilileri'ndeyse "Orenda" adını
almıştır. Kızılderililerdeki bu kavramın çeşitli kültürlere ait birçok
tradisyonda prana, mana, qi ya da ch'i vb. gibi çeşitli adlarda belirtilen
evrensel yaşam gücü kavramıyla hemen hemen eş olduğu görülmektedir. Fakat
Kızılderili tradisyonlarında, Manitu teriminin başına “Yüce” sözcüğü
getirildiğinde terim çok farklı bir anlam kazanır: “Yüce Manitu” tüm yaratılışı
canlandıran, ahengi sağlayan, herşeyin en güçlüsü olan “Yüce Ruh” anlamına
gelir.[4]
Barış
Çubuğu
Barış
çubuğu Kuzey Amerika yerlileri arasında ritüel amaçlı kullanılan tütün çubuğu.
Calumet ya da şaman piposu şeklinde de adlandırılır.
Barış
çubuğu yapımında genellikle kızıl pipo taşı ya da Güney Dakota'daki Big Stone
Lake'in batısındaki Coteau des Prairies'ten çıkarılan kızıl kil (catlinite)
kullanılır.[5]
Buhar
Kulübesi Ritüeli
Buhar
kulübesi Kuzey Amerika yerlileri tarafından kullanılan törensel buhar
banyosunun gerçekleştirildiği küçük yapıdır. Çeşitli stillerde buhar kulübeleri
vardır. Kubbeli olanları kadar, Kızılderili çadırları (tipi) gibi olanları
hatta yerde açılmış basit bir çukur şeklinde olanları da bulunur. Kulübe
dışında yakılan ateşte kızdırılan taşlar kulübenin ortasındaki bir deliğe
yerleştirilerek kulübede yüksek sıcaklık sağlanır.
Kızılderili
ritüel ve gelenekleri bölgeden bölgeye, kabileden kabileye değişmekle birlikte
ritüellerde genellikle dualar, davul çalma ve ruhlar dünyasına armağanlar sunma
gibi unsurları içerir. Dua, şükür vb. amaçlarla kullanılan buhar kulübesi bir
arınma ayinidir, ayin öncesinde ve sırasında kimi kabilelerde oruçla ve/veya
sessizlikle ayin icra edilir.[6]
Güneş
Dansı
Güneş
Dansı, kimi Kuzey Amerika yerli halkları tarafından icra edilen dinî bir
seremonidir.
Farklı
yerli ulusları Güneş Dansını farklı şekillerde icra etmelerine rağmen
törenlerdeki, dans etme, şarkı söyleme, davul çalma, vizyon tecrübesi, oruç ve
kimi durumlarda vücuda çeşitli maddeler batırma (piercing) ve et sunuları gibi
çoğu ortak unsuru içermektedir.[7]
Potlaç
Potlaç,
bir tür Kızılderili'lerin değiş tokuş şeklinde gerçekleşen bayramlarına Şinok
dilinde verilen isim.
Potlaç
bölgenin ticaret ve ulaşımda kullanılan Şinok diliyle bütün batı kıyısına
yayılmıştır, hem beslemek hem de tüketmek anlamındadır.
O
zamanlar Kabilenin yıl boyunca çektiği sıkıntıların atlatıldığı, herkesin mutlu
olduğu baharda yapılan ve bir ay süren Potlaç, bol müzikli ve danslı geçerdi.
Herkesin elinde kalan giysi, yiyecek ve içecekler bir araya toplanır, kabile
yaşlılarının denetiminde herkese eşit biçimde dağıtılırdı. Yediklerini yer,
yiyemediklerini yakarlar, postları da paylaşırlardı. Burada amaç,
farklılıkların sürekli olmamasını sağlamaktı. Eşitsizliği önlemek için tekrar
eşitlik noktasına dönmekti.
Bu
armağan şenlikleri düğün ve cenaze törenlerinde, yeni bir kutsal direğin
dikilmesi ya da olağanüstü zenginlikte bir balık avının gerçekleşmesinin de
kutlanmasında yapılıyordu. Tlingit, Hayda, Çimşiyan, Kakiutl ve Bilhula
oymakları araştırmacılara zengin malzeme sağlamışlardır.[8]
Pow
Wow
Pow
Wow, Algonquin kabilesinde rüya gören ya da şaman anlamına gelen bir terimdir.
Pow Wow Amerikan ordularıyla savaşmadan önce Kızılderililerin şaman ritüeli
olarak toplanmalarını sembolize eder. Amerikan Orduları Sioux Kızılderilini
1890'da Wounded Knee çayının kenarına getirdiler. Ertesi gün, soğuktan donmak
üzere olan Big Foot, diğer Kızılderililerle birlikte bu dansı yaptı. Hayalet
Dansı ve diğer Kızılderili danslarında olduğu gibi bu dansta da önemli olan;
yaşam döngüsü diye tabir ettikleri çemberi dans ederek tamamlamaktır.[9]
0 yorum: "Kızılderili İnançları"