KÖYLÜ
MİLLETİN EFENDİSİDİR
Bir
gece beraber oturuyorduk. Yanımızda Siirt milletvekili Mahmut Soydan, şimdiki
Macaristan elçimiz Ruşen Eşref Onaydın, bir de Soysallı vardı. Atatürk, ertesi
günü Büyük Millet Meclisi'nde okuyacağı söylevi hazırlıyordu. Mahmut'la Ruşen
Eşref not tutuyorlardı. Atatürk ara sıra bana da, "Ne dersin?" diye
soruyordu. Ben ne diyebilirim? Hiç... Sonra Atatürk bana döndü ve dedi ki:
—
Bu memleketin efendisi kimdir?
Düşündüm.
Karşılığı o verdi:
—
Türk köylüsüdür, dedi. Ve devam etti:
-
Türk köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet
yükselmez!...
Prof.
Mahmut Esat BOZKURT
Kaynak:
Tan Gazetesi, 10.11.1942
YENİ
KELİMELER
Atatürk,
yeni kelimeler için şöyle derdi:
"Onları
ortaya atmak gerekir. Millî duygumuz hangisinden hoşlanır ve onu kullanırsa, o
zaman sözlüğümüze koyalım."
Prof
Dr. Afet İNAN
Kaynak:
Afet İnan - Atatürk'ten Hatıralar
ÖĞRENCİ
GÖZÜNDE ÖĞRETMEN
Çankaya'da
bir ilkokul açılmıştı. Köşkün çevresinde bulunan bu okulu bir gün Atatürk
ziyaret etmiş.
Öğretmen
tahta başında öğrencilere ders veriyormuş. Cumhurbaşkanı girer girmez saygı
işaretini vermiş, çocuklar ayağa kalkmış ve oturunuz işaretini verdikten sonra
yüzünü tahtaya çevirerek derse devam etmiş. Atatürk, beş on dakika ayakta ders
dinlemiş ve çıkarken öğretmen yine aynı ses, aynı eda ile çocukları ayağa
kaldırmış ve oturunuz işareti verir vermez derse devam etmiş.
Gazi
kapıdan çıkarken yanındakilere:
-
"Gördünüz mü öğretmeni? Cumhurbaşkanına önem vermedi" demiş ve ilave
etmiş:
-
"İlk öğretmen vatanın en hayırlı elemanı. Onlar vatan çocuklarıyla o kadar
kaynaşmışlardır ki, adeta çocuklaşmalardır. Onların gözünde en sevgili
öğrencilerdir. Bu öğretmen eğer dersini bırakıp saygısını göstermek için yanıma
gelseydi ve çıkarken beni merdivenlere kadar
geçirse
idi, öğrencileri gözünde küçülür, belki prestijini kaybederdi. Öğrenci gözünde
en saygılı, en büyük adam öğretmendir." demişlerdir.
Asaf
İLBAY
Kaynak:
Tan Gazetesi, 08.06.1949
ANADOLU'NUN
MÜZİĞİ
Atatürk
söylüyor:
-
Montesquieu'nun, "Bir milletin musikicilikteki akışına önem verilmezse, o
milleti ilerletmek mümkün olamaz" sözünü okudum, doğrularım. Bunun için,
musikiciliğe pek çok özen göstermekte olduğumu görüyorsunuz.
-
Biz Batılılara göre, doğu musikiciliğinin kulaklarımıza gelen tuhaflık yönünden
söz ettim ve dedim ki; Doğunun tek anlayamadığımız bir tarafı varsa,o da onun
musikiciliğidir.
Gazi,
itiraz ederek şöyle demiştir:
-
Bunlar hep Bizans'tan kalma şeylerdir. Bizim gerçek musikimiz Anadolu halkında
işitilebilir.
-
Bu ezgilerin geliştirilmesi mümkün değil midir?
-
Batı musikiciliği bugünkü durumuna gelinceye kadar, ne kadar zamanlar geçti?
-
Dört yüz yıl kadar geçti.
-
Bizim bu kadar süre beklemeye zamanımız yoktur. Bunun için, batı musikiciliğini
almakta olduğumuzu görüyorsunuz.
Kaynak:
Emil Ludwig - Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri
SEN
NE OLACAKSIN Kİ?
MustafaKemal, Selanik'te yine bir akşam o zaman Sağlık Müfettişi olan eski Dışişleri
Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Araş, Nuri Conker, Salih Bozok beylerle birlikte
Olimpiyos birahanesinde oturmuşlar içerlerken, devletin dış siyaseti söz konusu
oluyormuş. Bu arada Mustafa Kemal Bey birtakım acı eleştiriler yaptıktan sonra
işi şakaya dökmüş ve Tevfik Rüştü Bey'i göstererek:
-
"Bu yanlış siyaseti bir gün doktor aracılığı ile düzelttireceğim."
Deyince, yakın ve teklifsiz arkadaşı olan Nuri Conker:
-
"Ne? Ne... Sen mi düzelttireceksin?"
Diye
küçümseme ile sormuş. Bunun üzerine Nuri (Conker) Bey'le aralarında şöyle bir
konuşma geçmiş:
-
"Evet, ben doktoru Dışişleri Bakanı yapacağım. Bütün yanlışlıkları ona
düzelttireceğim."
Nuri
Bey şaka ile sormuş:
-
"Demek sen doktoru Dışişleri Bakanı yapacaksın. O halde ya beni?"
-
"Seni de vali ve komutan yaparım!"
Bu
konuşmaya, hazır bulunan Salih Bozok da karışıyor:
-
"Herhalde bu arada beni de bir şey yaparsınız?"
Mustafa
Kemal Bey Salih'in bu sorusuna, biraz düşündükten sonra:
-
"Salih, seni yaver yapacağım ve yanımdan ayırmayacağım." Cevabını
verince Nuri Bey yine dayanamamış, tekrar atılarak:
-
"Allah’ını seversen, sen ne olacaksın ki, hepimize şimdiden böyle birtakım
onurlar veriyorsun?" demiş.
Mustafa
Kemal Bey, Nuri Bey'in bu sorduğu soruya gülerek:
-
"Bu memuriyetleri, bu onurları veren ne olursa işte ben o olacağım."
Diye
karşılık vermiş.
Ali
KILIÇ
Kaynak:
Milliyet Gazetesi, 15.10.1951
MİLLETİMİN
ŞEREFİNE İÇİYORUM
Bir
akşam, birdenbire Saray'dan kalkarak Gülhane Parkı'nda Halk Partisi'nin verdiği
bir açık hava toplantısına gittiğimiz zaman, orada toplanan on binlerce insana
harf devrimini müjdelemiş ve bu sırada ayağa kalkarak millete hitaben:
"Arkadaşlarım,
bu elimdeki rakıyı evvelce padişahlar da, halifeler de içerlerdi. Fakat onlar
saraylarında, dört duvar arasında içiyorlardı. Ben ise sevgili milletimin
önünde ve onun şerefine içiyorum."
Diye
kadehini kaldırdığı zaman halkın alkış tufanı arasında Sarayburnu dakikalarca
çınlamıştı.
Ali
KILIÇ
Kaynak:
Milliyet Gazetesi, 1952
HARF
DEVRİMİ
Yeni
Türk alfabesinin ilk biçimlerini kendisine götürdüğüm zaman, Komisyonun en
aşağı beş yıllık bir geçiş dönemi düşündüğünü söylemiştim. Gazeteler önce birer
sütunlarını yeni harflere ayıracaklar, yavaş yavaş bu sütun sayısı artacak,
sonunda bütün gazeteler yeni harflerle çıkacaktı. Okullar için de buna benzer
basamaklı yöntemler düşünmüştük.
Dikkatle
dinledikten sonra bir daha sordu:
-
Demek beş yıl düşündünüz?
-
Evet!
-
Üç ay! dedi.
Donakaldım,
üç ay! Üç ay içinde bütün memleket yayını Lâtin harfleriyle değişecekti. İlâve
etti:
-
Ya üç ayda uygulayabiliriz, yahut hiç uygulayamayız. Sizin Arap harflerine
bırakacağınız sütunlar yok mu, onların adedi bire de inse, herkes yalnız o sütunu
okur ve beş yıl sonra, tıpkı yarın başlar gibi başlamaya zorunlu kılarız. Hele
arada bir buhran, bir savaş çıkarsa attığımız adımları da geri alırız.
Falih
Rıfkı ATAY
PROGRAMSIZLIK
Sen
değil mi ki, bir kitapta okuduğum şu: Napolyon'a sormuşlar: Programınız nedir?
O da cevap vermiş ki:
-
"Ben yürürüm, program benim hareketimden çıkar" sözüne:
-
"Evet ama o türlü giden, sonunda başını Sent Helen kayalarına çarpar"
düşüncesini ekledin.
Ruşen
Eşref ÜNAYDIN
Kaynak:
Ruşen Eşref Ünaydın - Atatürk'ü Özleyiş
ŞAPKA
KONUSUNDA
Atatürk,
bir gün, lütfen bu konuda fikrimi sormuşlardı. O sırada Musul işi, aleyhimize
sonuçlandığı için, rahmetli hayli sıkıntılı idi.
Şu
karşılığı vermek cesaretinde bulundum:
-
"Şapka giymek, bu millet hesabına bir Musul fethinden üstündür!"
Atatürk,
hafifçe gülümsediler. Ve kaşlarını birkaç defa eğerek gönlümü okşadılar.
Prof.
Mahmut Esat BOZKURT
Kaynak:
Mahmut Esat Bozkurt - Atatürk İhtilali
NEDEN
KASTAMONU?
Şapka
giymek için neden Anadolu'nun en çok bağnaz görünen bir bölgesini seçtiğini
sormuştum.
Dedi
ki:
-
O tarafa ilk defa gidiyordum. Halk o kadar beni görmek merakında idi ki,
başımda ne ile görse öyle kabul edecekti. İzmir tarafına gitseydim, yalnız şapkamı
görürlerdi.
Falih
Rıfkı ATAY
Kaynak:
Ulus Gazetesi, 10.11.1946
İŞTE
SONUÇ
Atatürk,
Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kütlesi iskelede
etrafını çevirmiş bulunmakta idi. Bir kadının, elinde bir kâğıtla Atatürk'e
yaklaştığı görüldü. Zayıf bir kadındı. Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
-
Beni tanıdın mı oğul? dedi... Ben sizin Selanik'te komşunuzdum. Bir oğlum var:
Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat Müdür
dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış... Ne olur bir kere de siz söyleyiniz.
Atatürk'ün
çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve
yüksek sesle:
-
Oğlunu almadılar mı? dedi. Ben salık verdiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi
olmuş... Çok iyi yapmışlar... İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak...
Kadın
kalabalığın içinde kaybolmuştu. Ve Atatürk adeta kendinden geçercesine dolu bir
sesle:
-
İşte Cumhuriyetten beklediğimiz sonuç... diyordu.
Hulusi
KÖYMEN
Kaynak:
Uludağ Dergisi, 1941
PORTRE
İstanbul'un
kurtuluşundan yirmi üç gün sonra Cumhuriyet ilan olunur ve Mustafa Kemal Paşa
Cumhurbaşkanı seçilir. 1924'ün 2 Ocak tarihinden 22 Şubat'ına kadar İzmir'de
bulunur. İzmir'e giden bir Kurul arasında Çallı İbrahim de vardır.
Çallı,
Atatürk'le karşılaşır ve kendisine:
-
Türk milletinin gönlündeki Mustafa Kemal'in portresini yapmama izin verir
misiniz Paşam? der. Atatürk de:
-
Mademki gönüllerde yaşayan Mustafa Kemal'i çizmek istiyorsun, benim modelliğime
gerek yok, yanıtını verir.
Daha
sonra Çallı, bazı araştırmalarına dayanarak Atatürk'ün koltukta oturur, sivil
giysili/fraklı tablosunu oluşturur.
YAKUP
CEMİL
Savaşın
ortalarında Binbaşı Yakup Cemil (Babıâli baskınında Mazım Paşa'yı öldüren)
savaşın kötü yöneltilmesinden ve memleketin felakete gitmesinden dolayı bir
hükümet darbesi yapmaya girişti. O gece Enver Paşa'yı öldürecekti ve kuracağı
hükümette Mustafa Kemal Paşa, Harbiye Nazırı (Milli Savunma Bakanı) ve
Başkomutan Yardımcısı olacaktı.
Bir
arkadaşı hükümete sır vermiş, Yakup Cemil idam edilmişti.
Atatürk
bana demişti ki:
-
Yakup Cemil, girişimini başarsaydı, ben yeni görevi kabul ederdim. Fakat
Harbiye Nazırı olunca ilk işim Yakup Cemil'i kurşuna dizdirmek olurdu.
Ali
Fuat ERDEM
Kaynak:
Ali Fuat Erdem - Atatürk
TARAFSIZLIK
Serbest
Fırka zamanında:
Gazi:
-
Fethi (Okyar) Bey, Süreyya (İlmen) Paşa'yı partinize aldığınıza çok memnun
oldum; kendisi hem şehirci. hem teşkilatçıdır, buyurdular. Ondan sonra bana
dönerek:
-
Bak, ben Cumhurbaşkanı olarak tarafsızım. Bir partinin başında pek sayın
arkadaşım İsmet Paşa hazretleri bulunuyorlar. Diğer partinin başında da pek
sayın arkadaşım Fethi Beyefendi bulunuyorlar. Bu iki parti birbirleriyle
mücadele eyleyeceklerdir. Lakin dünyaya karşı da: "Türkiye'de de bir
siyasal eğitim mevcut olduğunu" kanıtlayacaksınız, buyurdular.
Ondan
sonra, sofrada bulunanlara hitaben:
-
Bakınız! Ben, Cumhurbaşkanı sıfatıyla bu iki partiye karşı tarafsız kalacağım,
dediler. Şükrü haili ve Abdurrahman Nazif Paşalara da:
-
Ordu. siz de benim gibi daima tarafsız kalacaksınız; bu iki partinin
mücadelelerine karışmayacaksınız, buyurdular.
Süreyya
İLMEN
Kaynak:
Süreyya İlmen - Zavallı Serbest Fırka
SİYASET
ENTRİKASI
Anadolu
hareketinin ilk günlerinde siyasi hırslarıyla tanınmış olan bir bayanla
konuştuğu sıralarda, ona şu sözleri söylemiş:
—
Hanımefendi, sizin çok güzel gözleriniz var; ben de güzel gözleri çok severim.
Buna rağmen, söyleyeyim: Eğer siz, gözlerinizin kuvvetine güvenerek siyasal bir
rol oynamak isterseniz haber vereyim ki başarılı olamazsınız. Çünkü ben
siyaseti güzel gözlü hanımefendilerden çok fazla severim!"
Bu
sözleri, o zamana ait bir siyaset entrikasının öyküsü esnasında O'nun ağzından
bizzat dinledim ve hemen hemen kelime kelime saklayıp şimdi aktarıyorum.
Muhiddin
BİRGEN
Kaynak:
Muhiddin Birgen - O'nun İçin Yazılanlar, Söylenenler
SORUMLU
Gazi,
memlekette yapılan iyi işlerden söz eden bir zatın:
-
"Paşam, halk bütün bu iyi şeyler sizin eserinizdir, diyor" sözüne
karşı:
-
"Evet; halk bütün iyiliği benden bildiği gibi, bütün fenalıkları da bana
yüklüyor" buyurmuştu.
Ahmet
Hamdi BAŞAR
Kaynak:
Ahmet Hamdi Başar - Atatürk'le 3 Ay
SONUCU
BAŞLANGIÇTAN BERİ BİLİYORDUM
Başarınızdan
hiç kuşkulandınız mı?" diye sordum.
-
"Hayır! Asla" diye yanıtladı. "Ben bütün planı en başlangıçtan
beri olduğu gibi gördüm (hiç cephanemiz olmadığı zamanlar bile) sonucu bildim.
Biz kan akmasına ve yıkıntıya engel olmak için uzun zaman geciktik. Fethi
(Okyar) Bey, son bir başvurulacak yol olarak Londra'ya gitti, çünkü biz kanla
değil, yazıyla yapılmış bir antlaşma istiyorduk."
Grace
ELLISON
Kaynak:
Yücel Dergisi, 1940
ŞÜKRÜ
KAYA
Son
dört yıl içinde sırasıyla Dışişleri, Adalet ve İçişleri Bakanlığı görevlerini
yaptım. Bütün bu süre içinde Atatürk, bana bir defa bile kesin emir
vermemiştir. O bazı önerilerde bulunmuştur, bu önerileri oturup görüşüp ve
tartışmışızdır; fakat hiçbir zaman bana şunu ve bunu yapmak emrini vermemiş ve
Bakanlık işime karışmamıştır. Bakanlar Kurulunun bütün diğer üyeleri de kendi
alanlarında aynı şeyin olduğunu size kesinlikle söyleyebilirler.
Rom
LANDAU
Kaynak:
Rom Landau - Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türkiye'si
GERÇEK
TARİHİN YAZILMASINI İSTİYORUM
Bir
toplantı sırasında Türk Tarih Kurumu üyelerine:
-
Ben fani bir insanım, bir gün öleceğim. Büyüklüğüne ve üstün kabiliyetlerine
inandığım Türk ulusunun gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek
istiyorum. Onun için bu toplantılarda kendimden geçiyor, her şeyi unutuyor,
sizi yoruyorum. Beni affedin."
Uluğ
İĞDEMİR
Kaynak:
Uluğ İğdemir - Atatürk ve Tarih
BEN
YAPAYIM, SİZ YAZARSINIZ
Gazi
Mustafa Kemal, bu işler için muhakkak ki, hukuk kitapları okumuştur. Fakat
onların hiçbirisini, aynen uygulama alanına koymamıştır.
Hatta
bir gün kendi anlattığından işittiğime göre, meşhur bir Türk hukukçusu,
kendisine: "Bu uyguladığınız esaslar hiçbir hukuk kitabında yoktur"
diyor. Mustafa Kemal'in cevabı şudur:
-
Uygulanıp denenişler, kural ve prensip haline gelirler. Ben yapayım, siz kitaba
yazarsınız.
Prof.
Dr. Afet İNAN
Kaynak:
Afet İnan - Atatürk'ten Hatıralar
.
0 yorum: "Atatürk Anıları-4"